Muzların radyoaktivitesi, nükleer silahları bulması gereken Amerikan limanlarındaki dedektörlerin alarm sistemlerini harekete geçirmek için bile yeterlidir.
“Hesaplamalı kimya”, bilgisayardaki kimyasal reaksiyonların simülasyonu ile ilgilenen bir bilim dalıdır.. Simülasyondaki reaksiyonları hızlandırmak için PC üzerinde doğada bulunmayan enzimler geliştirdiler. Bu enzimler daha sonra da laboratuvarda üretildi ve gerçek kimyasal reaksiyona uygulandı. Yeni oluşturulan molekül, bilgisayardaki simülasyondaki gibi davranıyordu. İşte bu bilim dalı bu yüzden geleceğin meslekleri arasındadır.
Pek çok enerji içeceğinin bir bileşeni olan “taurin”, aslında ilk kez 1827'de bir öküzün safrasından tespit edildi ve bu nedenle, Yunanca boğa kelimesinden "tauros" olarak adlandırıldı. İçeceklerde katkı maddesi olarak “Tauros” sentetik olarak üretilmektedir. Aslında, taurin çoğu memelinin dokusunda zaten bulunur. Enerji içeceklerine katılan bu maddenin, konsantrasyonu artıracağı da birçok reklam kampanyasında sadece bir efsanedir. Bu etki henüz herhangi bir çalışma ile kanıtlanmamıştır.
Bir maddenin özellikleri genellikle yapısına bağlıdır. Ne demek istediğimi şöyle açıklayayım; Hem grafit hem de elmas, ikisi de sadece karbon atomlarından oluşur. Peki neden biri grafit ötekisi ise elmastır? Çünkü; Grafit düz, birbirine göre kaydırılabilen paralel karbon katmanlarında oluşur. Elmas ise üç boyutlu, katı bir ızgaradan oluşuyor . İşte bunun içinde grafit yumuşak, elmas ise serttir.
O zamanlar henüz 22 yaşında olan Stanley Miller, yaşamın kökenini araştırmak için nispeten basit ama devrim niteliğinde bir deney başlattı. Daha yeni oluşan dünyanın atmosferini temsil eden ortamı, bir şişeye su, metan, amonyak ve hidrojen (oksijensiz) koyarak oluşturdu. Geriye kalan eksik şey ise, o zamanki dünyanın fırtınaları idi. Bunun içinde fırtınaları temsil eden elektrik deşarjları karışımını suya dışarıdan verdi. Sadece bir hafta sonra, metanın yaklaşık% 15'i, yaşamın temel yapı taşları olan amino asitlere, basit yağ asitlerine ve şekerlere dönüştü. Böylelikle,1953'te Miller, yaşamın kökeni arayışımızda, bizlere öncü oldu.
Mısırın patlamasının nedeni ; Mısırda bulunan dokular, suyu depolar. Mısır ısıtılırsa, mısırın kabuğunun artık basınca dayanamayacağı kadar su buharı oluşur. Mısır 180 ° C civarında patlar. Patlamış mısırın beyaz yeri, mısırın nişastasıdır.
3’te 1 oranında hidroklorik asit ve nitrik asit karışımı "aqua regia" olarak adlandırılır Aqua regia, oksitleyici etkisi sayesinde altın ve platin gibi en değerli metallerin bile karışımda çözünmesini sağlayan elementel klor içerir.
Evrendeki en eski ve dolayısıyla ilk kimyasal bileşik Helyum Hidrit İyonu (HeH+) ‘dur. İlk olarak ortaya çıkmasının sebebi; Evrenin oluşmasından kısa bir süre sonra, evren neredeyse tamamen hidrojen ve helyumdan oluşuyordu. Onun için bir kimyasal birleşik olacaksa bunun hidrojen ve helyumdan olması doğaldı. Zaten bu teori, 1925'te laboratuvarda ispatlanmıştı ve uzayda ilk kez 2019'da Bonn'daki Max Planck Enstitüsü'ndeki araştırmacılar tarafından da tespit edildi.
İnsanların ve hayvanların mide suyunda % 0.1 ile %0.5 arasında hidroklorik asit vardır. Bu asitin üretimi bozulursa, HCI’nin doku üzerindeki aşındırıcı etkisi yüzünden, kişide “mide ekşimesi" meydana gelebilir.
Bilim insanları, Dünyadaki en nadir görünen olay olan, Xenon-124 e'nin bozulmasını keşfetti. Aslında bu keşif tesadüfen oldu. "Karanlık madde" aranırken, araştırmacılar (radyoaktif ksenon) izotop ksenon-124'ün bozunmasını ölçebildiler. Bu verilerden, izotopun inanılmaz bir yarı ömrü belirlendi: İzotopun yarı ömrü tam 18 trilyon yıl. Karşılaştırma için: evrenimiz yaklaşık 14 milyar yaşında olduğunu belirtelim.
Güneş sistemimizdeki en uzak nesne, "Farout" isimli cüce bir gezegendir. 500 km çapındaki cüce gezegenin özelliği ise pembe renginde olması.
Çeviri: İnanç Kaya
Kaynak: Doktorwissenschaft
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder