30 Nisan 2020 Perşembe

BİZDE OLMAYAN FAKAT ÖTEKİ CANLILARIN SAHİP OLDUĞU OLAĞANÜSTÜ 10 DUYU


Bizim beş duyu organımızla algıladıklarımızın dışında, çok ilginç ve olağanüstü duyu organlarına sahip canlıların olduğunu bilmek çok şaşırtıcı. Halbuki bizler, uzun süre insanoğlunun en mükemmel yaratıklar olduğunu sanıyorduk. İşte bu yargınızı değiştirecek bir yolculuğa çıkacağız şimdi. Çiçeklerin ilk bakışta gördüğümüzden daha renkli, tuhaf şekli olan burunların genellikle çok yararlı olduğu, bitkilerinde duygulara sahip olduğunu kısacası duyusal algı dünyasında hiçbir şeyin tuhaflık olarak karşılanmadığı bir alana gireceğiz. Hazırsanız, başlayalım….



1) Bal arıları ve yaban arılarının gözleri bizim gördüklerimizden farklı olarak ultraviyole ışınlarını da algılar. Kafasının iki yanında petek gözlerinin yanı sıra başının üstünde de üç tane nokta gözleri vardır. Bu gözlerle, uzaktaki bir cismi 60 kere büyütülmüş şekilde görürler. Ultraviyole ışınlarını algılayabilmeleri demek, daha yüksek frekanslardaki ışığı algılayabiliyorlar, demektir. Sadece bu özellik bile arılara biyolojide yepyeni bir dünya açar. Çünkü birçok bitki, sadece bu dalga boyu aralığında görülen desenler ve renk varyasyonları gösterir. Bu da çiçek tozlayıcı arılar için ek bir bilgi demektir. Çoğu çiçek, ultraviyole aktif renk şeridi ile böcekleri nektarlarının olduğu yerlere doğru yönlendirir.


2) Polarize ışık gözlerine sahip olanlar. Biyolojik olarak tıpkı ultraviyole ışın algısına benzer bir işleve sahiptir, ancak fizyolojik olarak bu ek bilgileri algılamak biraz daha karmaşıktır. Ilk defa duyanlar için polarize, görüntüde yansıma ve parlamayı kesen bir filitredir. Örneğin yağmurdan sonra tekrar çıkan güneşin suda veya zeminde parlamasının, ayna görevi görüp gözü yanıltmasının önüne geçer. Böcek gözleri işte polarize ışık için mükemmeldir. Canlı gözlerinde ışığa duyarlı molekülün adı rodopsindir. Rodopsin, retinada da bulunan morumsu-kırmızı ışığa duyarlı bir pigmenttir. Böceklerde rodopsin molekülüne gelen ışıklar bizde olduğu gibi rastgele karışmaz. Böceklerde her duyusal hücre belirli bir polarizasyon yönünü algılamayı tercih eder. Peki bu hücreler hangi polarizasyon yönünü algılamayı nasıl tercih ediyorlar diyecekseniz, olay çok basit. Yerin manyetik alanına tam olarak dik polarize edilmiş ışığı en iyi emiyorlar. Kısacası oldukça gelişmiş görme yetenekleri ile arılar, ufuk çizgisini görebiliyor, bunu baz alarak yollarını buluyorlar. İşte bu yetenekleri sayesinde de karıncalar ve arılar, hızla ve kolayca eve dönüş yollarını bulabiliyorlar. Ahtapotların ve bazı örümcek türlerinin de polarize ışığı emen özel gözlere sahip olduğunu da ek bir bilgi olarak söyleyebiliriz.


3) Dokunma Hissine Sahip Bitkiler, Venüs sinek kapanı bitkisi bir diğer adı da sinekkapan bitkisi buna iyi bir örnektir. Bu bitki yapraklarının iki ucunda yer alan üçgen şeklindeki üçer tüyün, fiziksel uyarımları elektriksel uyarılara  dönüştürebilme özelliği olduğudur. Avını yaprak üzerindeki hareketi ile bitkinin elektrik mekanizmasını kullanarak yakalar. Böcekler ile beslenmesinin sebebi minerallerden yoksun bir toprakta yaşadığı için bitki köküyle alamadığı besini evrimleşerek kapan ile avlama sayesinde almaktadır. Dokunma hissini o kadar geliştirmiştir ki, her dokunuşa tepki vermez. Avının uygunluğu, büyüklüğü, hassas antenlerine dokunuş sayısı ve zamanına kendi karar verir. Bu dokunma hissinin nasıl çalıştığı henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Bununla birlikte bitkinin azot eksikliğini gidermek için bu şekilde azotlu besinleri kullandığı sanılmaktadır. Bitkinin istediği kriterlerdeki avı geldiğinde saniyede on metre hızla ilerleyen kapaklarını kapatır.


4) Ortamdaki en ufak karbondioksit değişimini hissetme: Yayın balığı için avının kendini ne kadar iyi kamufle ettiğinin hiçbir önemi yok. Onu bulması için avının sadece nefes alması yetiyor. Çünkü her hayvan küçük karbondioksit ve proton izleri bırakır. Platosus cinsi mercan yayın balığı işte avını gözüne kestirdiğinde sudaki karbondioksit konsantrasyonundaki en küçük değişikliği bile hissedecek duyular geliştirmiştir. Balıklar gece avcılarıdır ve çoğunlukla deniz tabanındaki solucanları yerler. Dolayısıyla görme duyuları onlara çok az bilgi verir ve onlarda solucanların ufacık miktarda bile olsa yaydığı solunum gazlarının farkına varırlar. Yayın balıkları hassa duyularını takip ettiğinde avının bunun için hiçbir kaçış şansı olmaz.


5) Yankı`yı hissetme ve üç boyutlu görüntüsünü oluşturma yeteneği : Tahmin ettiğiniz gibi yarasalardan bahsedeceğiz..Yönlerini bulmak için yüksek titreşimli ses dalgaları gönderirler. Tüm yarasa ve meyve yarasa türlerinin yarısı avını ve uyku yerlerine giden yollarını bu şekilde bulurlar. Geri gelen ses dalgalarından nesnenin ya da canlının gerçekte olduğu gibi görüntüsünü oluştururlar. Kulakları, sesi mümkün olacak en iyi şekilde yakalamak için özel olarak şekillendirilmiş, gibidir. İşitme sistemleri o kadar hassastır ki yarasalar bir kilohertzin on binde biri kadar olan frekans farklarını bile algılar. Kilohertz, bir saniyede bin titreşimi olan elektromanyetik dalga boyu ölçüsü birimidir. Çoğu insanın inançlarının aksine, tüm yarasa çağrılarını duyacak hassasiyette kulaklarımız yoktur .


6) Koku duyuları ile hiç görmedikleri, atalarının yaşadığı yeri bulma : Bahsettiğimiz hayvan Somon balığı. Somon balığının hayatı sıra dışı hayatlara verilecek en güzel örneklerdendir. Tatlı sularda doğarlar. Irmaklarda tatlı sularda başlayan yaşantıları yetişkin olana kadar bir yıl bu sularda devam eder. Yetişkin olduktan sonra denize göç etmek için yolculuğa başlarlar. Bu yolculukta şelalelere tırmanıyorlar. Akıntılara karşı ters yüzme bile onları durduramıyor. Göç esnasında tatlı sularda doğmuş olsalar bile, vücutları sıra dışı dönüşümlerle fizyolojileri tuzlu suda yaşayacak şekilde değişiyor. Binlerce kilometre süren bu yolculukları sonucunda ebeveynlerinin yetişkin olarak yaşadıkları sulara kavuşmuş oluyorlar . Somon balıkları o kadar sıra dışıdır ki, kendi doğdukları nehire hatta nehrin hangi kolunda doğdular ise oraya geri dönerek yumurtalarını bırakarak yaşamlarına son veriyorlar. 1954`te araştırmacılar, balıkların binlerce nehir ve akarsular arasında kendi doğdukları nehri hissetmek için koku duyularını kullandıklarını saptadılar. Somon balığını bu kadar etkileyici hassasiyette koku duyularına sahip olmasını sağlayan moleküller nelerdir? Çoğu kanıt amino asitleri gösteriyor. Amino asitlere diğer hayvanlarda güvenir. Örneğin alabalık derisindeki amino asit algısı sayesinde en ufak bir ortam değişikliğini algılar. Aynı zamanda insan derisinde de büyük miktarda bulunur. Balıkçı avlandığı sularda elini yıkadığında, insandaki amino asit kokusunu alan balıklar diğer balıkları uyarır.


7) Kök uçlarını kullanarak akrabalarını tanıma : Bitkilerin en hassas duyu organları muhtemelen kök uçlarıdır..Bitkiler kök uçları sayesinde sadece yabancı türleri ayırt etmez aynı zamanda da yakın akrabalarını tanırlar. Akrabalarına, yabancı bitkilere davrandıkları agresif rekabet davranışlarını sergilemezler. Hatta kendi köklerini genetik olarak birebir aynı olan öteki bitkiden ayırt edebilir. Peki bunu nasıl yapıyor? Yapılan araştırmalara göre, bu yetenek büyük olasılıkla kökler tarafından salınan bazı maddelerin saptama yapması sonucu olduğu düşünülüyor. Örneğin çilek ve bezelye kökleri toprak altında yabancı kökler ile karşılaştığında büyümeye ve onların alanlarını işgal etmeye devam ediyor. Fakat kendileriyle genetiği aynı olan akrabalarıyla karşılaştıklarında hemen köklerinin büyümesini durduruyor, alan işgali yapmıyor. Daha da ilginç olan ise bitkinin kendisini nasıl tanıdığıdır. Deneyler,bu tanımada çözünür bir maddenin de rol oynadığını, ancak temel olarak farklı bir mekanizmaya göre bu sistemin çalıştığını göstermektedir. Bazı bitkiler döngüsel olarak farklı miktarlarda madde salabilir. İşte bu miktar ve madde bitkinin kendi spesifik ritmini tanımasına yardımcı olmuş olabilir. .


8) Yan ya da kenar organına sahip olmak : Balıklar ve amfibiler su hareketlerini algılarlar. Bu uzaktan bir tür dokunsal bir duyudur. Sudaki hayvanlar için özellikle de su bulanık veya ışığın geçmesine izin vermeyecek derinlikte ise balık sürüsü yanal çizgi organları ile hareketlerini koordine ederler. Eğer bir balık yön değiştirirse komşu balık suyun basıncındaki değişikliği fark eder ve kendini ona göre hizalar.


9) Dünyanın manyetik alanını algılayabilme : Kuşların ve kaplumbağaların dikkat çekici yön bulma yetenekleri, dünyanın manyetik alanını algılaya bilmelerine dayanır. Birçok canlı aynı şekilde manyetik alanları algılıyor olduğu halde birçok durumda bunu nasıl yaptıklarını hala bilmiyoruz. Manyetik alanı algılayabilme becerisi her canlıda farklı bir yöntemledir, insanlar ise pusula yardımı ile yönlerini bulur. Manyetik duyu neredeyse hiç araşırılmamıştır. Ancak kuşların gözlerinde bulunan gelişmiş bir sistem sayesinde ışığa bağlı olarak manyetik alanı algılayabiliyor. Deniz kaplumbağaların da da benzer şekilde manyetik alan algılama hissi olduğu biliniyor. Ayrıca inekler, tavuklar, tilkiler ve böceklerde de bu yeteneğin olduğu dile getiriliyor. Yinede çoğu hayvanın hangi yöntemi kullandığı hakkında fazla bir bilgi henüz yok.


10) Yıldız burunlu köstebeklerinin çok özel dokunma hisleri: Muhtemelen dünyadaki en garip duyu organı, yıldız burunlu köstebeklerin burunlarıdır. Silindir gövdesi üzerinde kısa sivri bir kafa ve kafanın üzerinde 22 adet parmak şeklinde cilt uzantısı bulunur. Bunlar, potansiyel av hayvanlarının izlenebildiği ve bir saniyenin kesirleri içinde atak yapabilen dokunsal organlar olarak işlev görür. Hareketler o kadar hızlıdır ki insan gözü o anı takip edemez. Özel kameralarla yapılan son ölçümler bir yıldız burunlu köstebeğin saniyede onüç potansiyel ava dokunabileceğini ve inceleyebileceğini gösterdi. Oldukça hassas uzantılar, avlarının kas hareketi sırasında ortaya çıkan elektriksel impulsları algıya bildikleri elektro reseptörler olarak işlev gördüğü anlaşıldı.


Çeviri : İ.Kaya
Kaynak : https://www.spektrum.de/wissen/10-aussergewoehnliche-sinne/1289498

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Venüs'te Yaşam İzleri Bulundu

  Venüs'te Yaşam İzleri Bulundu 450 dereceden fazla sıcaklığı bulunan, güneş sisteminin yaşama en düşman gezegeni Venüs`te, nasıl olurda...